• Bu bahis forum sitesi iddaaseverlerin fikir, tahmin ve analiz paylaştığı tamamen ücretsiz hizmet veren bir platformdur. Kesinlikle bahis oynatılmaz. Spor Toto Teşkilatı tarafından lisanslandırılmış siteler dışında bahis oynamak ve oynatmak Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanuna göre suçtur. Skype adresimiz üzerinden iletişim için tıklayınız

Bilgi Moderasyon istediği anda konuyu kilitleyebilir!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

assosyal70

Üye
28 Ocak 2019
683
561
ÜLKEMİZDE NELER OLDU-NELER OLUYOR!

Açık oylama, gizli sayım yapılan 1946-1950 arası, çok partili seçime geçişi saymayalım
Gerçek anlamda çok partili hayata geçtiğimiz seçim, 1950 yılında Adnan Menderes’in zaferiyle sonuçlanmıştır.
Ve bu süreçten, 2019 yılına kadar olan çok partili siyasal yaşamımızda, Türkiye’yi, 40 sene, Adnan Menderes ve aynı görüşü benimsemiş Demirel, Özal, Erdoğan, hükümetleri tek başına yönetmiştir.
Ayrıca, aynı görüş, 69 senenin kalanında da, tüm koalisyonlarda ülke yönetiminde yerini almıştır.
Baz aldığımız 1950 senesinden bu yana, milliyetçi-muhafazakar kitlenin ülke nüfusuna oranı, hiçbir zaman, %60-70 seviyesinin altına düşmemiştir
...
CHP’ye gönül verenler,
“Solcuyum, ilimden-bilimden, özgürlüklerden yanayım.” diyenler
ya da “Ülkemin insanları neden cahil bırakılmış.?” suâli olanlar!
Size bir CHP profili çizeyim:
Memleket için farklı fikirleri, projeleri hayata geçirmeyi bırakın, uygulanmaya başlanmış, dünyanın örnek aldığı “Köy Enstitüleri” 1946 yılında, CHP’nin yaklaşan seçimleri yitirme kaygısıyla, muhalif milletvekillerinin kampanyasıyla, sabote edilmiştir.
Müfredatında ve yapılanmasında, kuruluş amaçlarından uzaklaşan değişiklikler yapılmış,
ilerleyen yıllarda da, daha önceleri sıkı sıkıya bağlı olduğu "iş için, iş içinde eğitim" ilkesinden uzaklaştırılmış,
Öğretmen okullarına dönüştürülerek 1954'te kapatılmışlar...
Netice olarak; Köy Enstitüleri’nin altına dinamiti CHP içindeki muhalif milletvekilleri yerleştirmiş,
bu okullara “Fuhuş yuvası” diyen yobazlar süreci hızlandırmış ve dönemin top model okulları, Menderes döneminde kapanmıştır.
...
Siz 1950-1960 arası Türkiye’yi 10 yıl yönetmiş “dindar” bir Başbakan’ı;
Örtülü ödenek paralarını zimmetine geçirmek,
6-7 Eylül Olayları'na önceden haberi olduğu halde müdahale etmemek,
Vinileks firmasına Türkiye Vakıflar Bankası'ndan kredi verdirmek,
gibi eften püften nedenlerle, yargılayıp astığınız düşüncesiyle oluşan kinlenme, gerçekler halka anlatılmadığı için engellenememiştir..
...
Adnan Menderes Döneminde;
Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlı devalüasyonunun yapıldığını, doların 2 liradan 9 liraya yükseldiğini…
6-7 Eylül Olayları'nın DP hükümeti-Özel Harp Dairesi emri ve bilgisi dahilinde bir tertip olduğu ve Özel Harp Dairesi eski başkanlarından Em. Org. Sabri Yirmibeşoğlu tarafından da doğrulandığını…
1951 yılında Kore Savaşı'nda Birleşmiş Milletler kuvvetlerine Türk Tugayı ile katılmasına karar verildiğini,
Yabancılara petrol arama ve çıkarma izni verildiğini ve yabancılardan izinsiz bir varil petrol alamayacağımızı…
IMF ilk stand-by anlaşması imzalandığını...
Devletleştirme kapsamına alınan uçak ve uçak motoru fabrikaları, Eskişehir tank fabrikası ve Kırıkkale silah fabrikalarının, NATO standartlarına uymadıkları gerekçisiyle kapatıldıklarını…
1954 seçimlerinde Osman Bölükbaşı'yı tekrar milletvekili seçtiği için İl olan Kırşehir’in ilçe yapıldığını…
Ayrıca İsmet İnönü'nün seçim bölgesi Malatya ikiye bölünüp Adıyaman vilayeti kurulduğunu…

Bu Halk’a “o anki yöneticiler, aydınım, vatanseverim” diyenler, anlatamadı ya da bilerek anlatmadı.
Ve insanlar kıt bilgilerle, Menderes’e ağıtlar yaktı.
...
Günümüzde mevcut hükümetin, (Sanki geçmişte yapmayanlardan dolayı biz suçluymuşuz gibi her seferinde başımıza kakmalarına rağmen) yaptıklarını inkâr etmediğimiz gibi,
İlk zamanlarda Menderes'in de ülke adına, bir çaba içinde olduğunu ve işlerin iyi gittiğini görmezden gelmiyoruz.
Ama yöneticilik maalesef işler iyi giderken değil, çarşı karıştığı zaman ortaya çıkıyor...
...
Devam edelim, yakın tarihimizden notlara;
Uzak değil 70'lerde, bir utanç fotoğrafı çıkıyor karşımıza;
24 yaşında “Bağımsızlığını hiçbir zaman sağlayamadığımız Türkiye’ye varlığımızı armağan ediyoruz.” Diyen, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamları...
24'ü geçtim artık da;
Varsa, ellisinde, altmışında "Ben bu memlekete kendimi feda ediyorum" diyebilecek babayiğitin ellerini öpeyim.
Zira 50 yaşındayım, benim ***** yemiyor...
Demirel ve partisi, zamanın 30 CHP milletvekili, idamlara utanmadan onay verdiler.
Erbakan oylamaya katılmadı. (Allah var harbiden âdil adammış, demek ki vicdanı el vermedi.)
30 kişiyle beraber İş Bankası soygununa katılmak dışında elle tutulur, somut bir suç isnat edemedikleri, Deniz Gezmiş’i hiç uğruna astılar…
...
Hoş şimdilerde, asanların adlarını anan da bilen de yok...
Çünkü tarih şampiyonları yazar, küçük oğlum "DENİZ" in adı da mâlum şampiyondan gelir.
...
Bir ülke ömründe çok uzun olmayan 70 yıl içinde yaşanan sadece üç örnek verdim;
...
CHP sana söylüyorum:
Hem Köy Enstitüleri’nin kapanmalarına alt yapıyı hazırlayıp ülkede eğitimin, öğretimin, farklı ufuklara yönelmenin şalterini indireceksin…
Hem de “Halk eğitimsiz, halk cahil, bu halka bir şey anlatamazsın” havalarına gireceksin…
..
Aklın eğitilmesini kilitlediğin zaman;
Din ve dünya yaşamının başka başka kavramlar olduğunu,
paranın farklı, huzurun farklı mecralarda elde edilmeye çalışılması gerektiğini,
yani laikliğin ne olduğunu insanına anlatamazsın…
Çünkü kendi insanın o yetkinliğine ulaşmasını sen engelledin…

Ülkemde sol görüşün savunucusu benim diyeceksin,
insan hakları, fikir özgürlüğü, adalet söylemlerini kimseye bırakmayacaksın, ancak kendi içindeki karışıklıkları bile düze çıkaramayıp, ülke yönetimine tâlip olacaksın.
Güleyim mi, Ağlayayım mı?..

Senin kökünde Atatürk var ama dalların, farklı rüzgarlara eğilmiş…
Ülkenin şu anki durumu şikayet konusu ise,
benim sıradan aklım diyor ki; suçlusu CHP’dir!..

Menderes’e, Demirel’e, Özal’a ve Erdoğan’a neden hep menfî baktığımıza anlam veremiyorum;
diğer üfürük nedenleri bir tarafa bırakalım,
Bu kişileri temel eleştiri noktamız, “Millet’in inançlarını kullandılar”...
Bu şekilde düşünenlere belirtmek isterim ki;
Kaçırdığımız önemli bir mevzu var.
Bu liderler, sağ-muhafazakar, %60-70 halk kitlesine, hep onların duymak istediğini söyledi, görmek istediğini gösterdi.
Hep dindar lider görüntüsü verdiler ve gizlemediler.
Çünkü çoğunluk böyle istiyordu.
...
“Dini eğitimin ve ezanın Arapça olması…
İmam Hatip…
Baş örtüsü…
Müslümanları istemeyen haçlı zihniyetiyle savaş…”
Prim yapan bu söylemleri hep kullandılar, bunları duymak isteyen insanlarca da sevildiler.
Kim “Yanlış yaptılar” derse desin, onlar kendilerince doğruları yaptılar ve kazandılar. Önümüzdeki realite bu.

Son tahlilde:
El birliğiyle bugünlere getirdiğimiz, 21.yy Türkiyesi’nde;
Câhillik, zihinlerimize yuva yaptı…
İnsanlar, Atatürk’e sövme konusunda birbiriyle yarışıyor…
Olaylara âdil yaklaşmak, haklıya arka çıkmak, akl-ı selim düşünmek, ayaklar altında…
Hiç olmadığı kadar insanlar bilinçsiz ve birbirinden nefret eder durumda…
Riyâkârlık ve yalancılık sınır tanınmıyor…
Ahlaksızlık, hırsızlık, gerek hakka, gerek mala, gerek namusa tecavüz almış başını gitmiş…

Bunları Erdoğan'ın görmediğini ya da atladığını düşünmek;17 yıldır bir ülkenin liderliğini yapan kimsenin aklını yok saymaktır...

Cumhuriyet Dönemi, siyaset hayatımızı dillendirmeye çalıştım.
Sonuç: Atatürk’ün, Türkiye’ye diktiği “demokrasi ve çağdaşlık gömleği” 10 beden büyük gelmiştir.

Kişisel tespitlerimdir, beni bağlar.
Tabi ki, düşüncelerime katılan da olacak, katılmayan da…
Kilitli konu; “Ülkede neler oluyor.” da yayınlanan videoların ve ülkede olup, bitenlerin bir geçmişinin olduğunu, hatırlatmak amacıyla;
Her renkten ve seviyeden insanları barındıran, sadece bahsini yapıp, kafasını kuma gömmeyen, Bahis Lokal Ailesi için kaleme alınmıştır.

Not: 1960-1980 darbeleri ve günümüze kadar gelen etkilerine özellikle girmedim. Satırlar uzadıkça, hem konuların dağılacağı hem de okuma oranının düşeceği kanaatindeyim.

Saygılarımla!
Abdullah Salur
23/02/2019 Kayseri.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Kullanıcı Bul

Üst